Bayramınız kutlu olsun

9 Aralık 2011 0 Yazar: Musa Savaş

Öncelikle bayramınız kutlu olsun. İlk defa bu bayram öncesi bir telaş yaşamadım. Çünkü yerim belli idi ve ne kadar kalacağımı biliyordum. Fakat Ekim ayının ortasında başlayan bir furyanın piyangosu ay sonu gibi bana da çıkınca istemesem de konuyu araştırmak zorunda kaldım. Neydi bu furya ve neydi bu piyango?

Ekim ayının sonlarına doğru arkadaş sohbetlerinde konu hep eski ödemelere geliyordu. Özellikle de konu Türk Telekom, Turkcell ve Digitürk ekseninde dönüyordu. Arkadaşlarım yıllar öncesinden kalan borçlarından dolayı adreslerine ihtar kağıtları geldiğini söylüyorlardı. Kimisi ödediği halde tekrar ödemek zorunda kaldığından bahsediyor, kimisi de 15 TL’lik borcun nasıl 700 TL olduğunu anlamaya çalıştığını anlatıyordu. Dediğim gibi ben tamamen misafir kalıyordum bu sohbetlere. Derken…

Evet. Derken, ay sonu gibi bu piyango bana da vurdu. Hangisinden olduğunu söylemeyeceğim. Adı bende gizli. Fakat bizimde cüzi olan borcumuz hatırı sayılır bir meblağa ulaşmış. Bayramdan sonra halletmeyi programımıza alarak bayramı bekledik. Fakat dedim ya… Konuyu araştırmam şart olmuştu. Araştırınca şunları öğrendim.

Alacak satışı denen (veya borç satışı) uygulama ile firmalar biriken binlerce küçük meblağlı alacaklarını bir miktar fedakarlığı göze alarak hukuk bürolarına satıyorlarmış. Alacakları satın alan hukuk bürosuda bu alacakların peşine düşüyormuş. Firmalar bu yolla yüzlerce şüpheli alacağını bir çırpıda sıfırlamış oluyor, alacakların peşine düşen hukuk firmaları ise köşeyi dönüyormuş.

Türk Telekom Ekim ayında başlattığı kampanyayı TV reklamları ile de duyurdu. Tüm faizleri sıfırlayarak sadece borcun esasını tahsil etti. Aldığımız bilgilere göre bir çok alacağını tahsil etmiş. Digitürk ve Turkcell tarafında durum nasıl bilmiyorum. Fakat hukuk büroları ile muhatap olan herkesin bana söylediklerinden çıkardığım sonuç şu: “Hukuk bürosu ile ne olursa olsun görüşmek insanın ağzında buruk bir tat bırakıyor.”

Bu tatsız konuyu burada bırakalım. Geçen hafta değindiğimiz konuya gelelim. Fatih Projesi ve dağıtılacak tabletler. Son yazımızda değindiğimiz tablet maliyetlerine bir düzeltme geldi. Tabletlerin maliyetinin 100 ile 200 TL arasında olacağını belirtmiştik. General Mobile bana gönderdiği bilgi notunda şu anki mevcut şartlarda ülkemiz için belirttiğim fiyat aralığında tablet üretiminin başlangıçta mümkün olmadığını söylüyordu. Şu anki mevcut şartlarla tablet birim maliyetinin 350 TL’nin altına düşemeyeceğini belirtiyordu. İlerleyen zaman içinde üretime sağlanacak kolaylıkların netleşmesi ile benim söylediğim rakamlara yaklaşılabileceğini de bilgi notuna eklemişti. Eksik bilgilerimizi de giderdikten sonra Fatih Projesi ile ilgili bir başka konuya değinmek istiyorum.

Milli Eğitim Bakanlığı bu tabletleri dağıttıktan sonra takibini nasıl yapacak? Yani demek istediğim o ki tablet verilen öğrencinin maddi durumu iyi değilse ve o öğrenci veya ailesi tableti satarsa ne olacak? Milli Eğitim Bakanlığının bununla ilgili bir önlemi var mı? Bu arada velilerden de özür diliyorum. Herkes böyle yapacak demiyorum. Fakat bir kaç tane de olsa bu tür olaylar yaşanabilecek. Bunun da önleminin alınması gerekiyor diye düşünüyorum.

Böyle büyük bir projenin başarıya ulaşması en büyük arzum. Yaşanabilecek yol kazaları ise şimdiden öngörülüp ona göre tedbirler alınmalı. Yoksa pire için yorgan yakan aymaz durumuna düşeriz.

(Bu yazının bir kısmı 20 Kasım 2011 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)