Bir ayrılış hikayesi…

30 Nisan 2013 0 Yazar: Musa Savaş

Adam buluşmak için sözleştikleri gibi saat 15:00’de mekana gelip kadını beklemeye başlamıştı. Kadının yoğun çalıştığını biliyordu. Bu yüzden bekleyecekti. Fakat dert etmiyordu. Çünkü onu seviyordu. Bekleme süresi yarım saati geçince bir mesaj attı kadına:

Adam: Ne dersin? Daha çok bekler miyim?
Kadın: Bir kriz çıktı. Onu halletmeye çalışıyoruz. Uzayacak. Beklemedeyim. Saat 18:00’e kadar burdayım. Sonrasını bilmiyorum.
Adam: Peki. Ne yapmamı önerirsin?
Kadın: Sen bilirsin!

Adam bir an sersemledi. Neydi şimdi bu cevap. Büyük bir alınganlık kapladı ruhunu. Bu da yanlış kadın mıydı yoksa? Kendine meydan okunması en sevmediği şeydi. Gerçi kimse sevmez böyle bir durumu. Bu ruh haliyle kadına şöyle bir mesaj attı:

Adam: Sizi kalbime gömüp gideceğim birazdan…
Kadın: Hım… Peki. Gitmen gerekiyor sanırım. Bende kalk demek istiyorum o zaman.
Adam: Kalk mı? kal mı?
Kadın: “Sizi kalbime gömüp gideceğim birazdan” dedin. Yani, işim çıktı, gitmem gerekiyorun kibarcası bu.

Adam aldığı son mesajdan sonra hesabı istedi. Sonra ayağa kalktı, gitmek için hazırlanmaya başladı. Bilgisayarını ve dosyasını çantasına koydu. Bu arada hesabı ödedi. Gözleri doldu bir an, uzaklara daldı bir kaç saniye ve döndü gitti. Oysa bir harf çok şeyi değiştirirdi…

Kadının ruh hali ise şöyleydi: Ama adam gitmek istediğini söylemişti… Ok yaydan çıkmıştı bir kere… Kadın asla kal demezdi, gitmek istediğini söyleyene…

Oysa gitmek istediğini söylememişti adam. Gitmek zorunda olduğunu belirtmişti. Fakat o bir kelimeyi duysaydı ölümü bile öteleyebilirdi oysa. İçten söylenmiş tek bir kelime: Kal.

Hayat dedi kadın kendi kendine… Tercihlerle doludur… Adam kalmak yerine gitmeyi seçiyorsa… Saygı göstermeliyim dedi içinden… Ve sustu… “Hayat bazen susmaktır” diyerek içinden…

Adamın tüm tercihleri kadına çıkıyordu oysa. Kadın susmak yerine sorsaydı keşke. Adam daha fazla rahatsız etmek istemedi kadını. Her şey belliydi. Frekansların farklılığı gün gibi ortadaydı. Adam mekandan çıkıp kaldırımda yürürken dudaklarından şu cümleler döküldü: “Sevmek ölmekle başlıyorsa, aşk vazgeçişin ta kendisidir.”