Hadi geçmiş olsun…

3 Kasım 2011 0 Yazar: Musa Savaş

Geçtiğimiz hafta tarihe Wikileaks (What I Know is leak – Ne bilirsem sızdırırım) haftası olarak geçecek. Tüm dünya 28 Kasım 2010 Pazar akşamı saat 22:00’den itibaren Wikileaks ile yatıp kalkmaya başladı. Bir haftadır Wikileaks internet sitesi ve onun sözcüsü Julian Assange hakkında zaten yeterince bilgi sahibi olduk. Onları tekrarlayacak değilim. Ben şu iki soruyu cevaplamaya çalışacağım. 1.Böyle bir olayın olmaması için ne yapılabilirdi? 2.Bundan sonra ne olacak?

Wikileaks belgelerini sızdıran asker Bradley Manning’in dünyayı silkeleyen hikâyesini söylediklerinden şöyle özetleyebiliriz: “Üzerinde ‘Lady Gaga’ gibi bir şey yazan yeniden yazılabilir CD ile geleceğim… müziği sil… sonra ayrı bir sıkıştırılmış dosya yap. Kimse hiçbir şeyden şüphelenmedi… Muhtemelen ABD tarihinin en geniş bilgi döküntüsünü sızdırırken Lady Gaga’nın ‘Telephone’ şarkısını dinleyip dudaklarımı oynatıyordum.”

Böyle bir olayın olmaması için ne yapılabilirdi? En doğru hareket böyle bir olayı kaynağında engellemektir. WikiLeaks ile yayılan belgelerinin sızdırıldığı Irak’taki Amerikan üssünde veya onun bağlı olduğu Amerika’daki merkezde doğru güvenlik programları kullanılsaydı, olaylar çok daha farklı gelişecekti. Sızdırılan belgelere yoğun bir erişim olduğu tespit edilecek, kayıt altına alınacak ve gerekli yetkililer bu konuda bilgilendirilecekti. Daha da ötesi belirli bir gizlilik seviyesinin üstünde olduğu otomatik olarak algılanabilecek olan bu belgeler CD’ye ya da herhangi bir aygıta kaydedilirken fark edilip engellenecek ve olaylar daha gerçekleşmeden çözülebilecekti.

Dünya üzerinde yaygın biçimde kullanılan ve de yurtdışından satın alınan kapalı güvenlik ürünleri, “güvenilirlik” konusunda ciddi soru işaretleri barındırıyor. Nasıl çalıştığı incelenemeyen bir güvenlik sistemine tüm gizli bilgileri emanet etmek başlı başına bir güvenlik problemidir. Dolayısı ile benim ülkemizdeki kamu kurumlarına bir tavsiyem olacak. Ankara’da ODTÜ Teknokent’te TÜBİTAK ve KOSGEB desteği ile geliştirilen MyDLP’ye (www.mydlp.org) bir göz atın. Dertlerinize çözüm olması muhtemeldir.

Bundan sonra ne olacak? Bu sorunun cevabını iki cepheden vermek gerekecek. Bu cephelerden birisi devletler diğeri ise Wikileaks. Devletler cephesinin artık olmuş bitmiş bu olay için yyapabilecekleri çok fazla bir şey yok. Ok yaydan çıkmış bir kere. Devletlerin yapabileceği tek şey bu okun hedefine varmadan durdurulması. Nitekim bu yazının yazıldığı Cuma günü sabah saatlerinde ABD wikileaks.org adresine erişimi dolaylı olarak engelledi. Zaten ABD’nin engellemesi yeterli. Doğrudan DNS adresi engellendiği için erişim tüm dünyada durdu. Buna karşılık Wikileaks’ın verdiği cevapsa başka bir adreste yayına girmek oldu. Zaten tüm dosyaları derli toplu bir halde paylaşım siteleri diye tabir edebileceğimiz ve torrent diye adlandırılan internet sitelerinde bile bulabiliyorsunuz. Belgeleri elde etmek için Wikileaks’e girmenize gerek yok. Dolayısı ile devletlerin adresi yasaklaması ve Wikileaks’in yeni bir adreste yayına girmesi çok da önemli bir olay değil. Bu böyle sürer gider.

Devletlerin ne yapacağını söyleyeyim. Önümüzdeki haftadan itibaren tüm devletler kendi medya kuruluşlarına üstü kapalı bir şekilde bu konunun gündemden düşürülmesi yönünde telkinler yapacak. Medya kuruluşlarının geneli bu telkinlere olumlu cevap verecek. Çok azı dinlemeyecek. Fakat bir süre sonra onlarda 250 bin belge arasında kaybolacak. Bu konunun tartışılması bir süre daha internette ve internet medyasında tartışılmaya devam edecek. Zaman zaman belki çok bomba bir belge yine birkaç günlüğüne tüm dünyanın gündemine gelecek fakat sonrasında yine unutulmaya yüz tutacak. Tüm bu belgeleri eksiksiz inceleyecek kurumlar adı geçen tüm ülkelerin ilgili kamu kuruluşları olacaktır. Hatta güvenlikle ilgili bir çok kamu kurumunda “Wikileaks Dairesi” bile kurulacaktır.

Wikileaks ne yapacak derseniz hemen söyleyeyim. Eylemlerine devam edecektir. Bir şekilde Wikileaks hareketi yok edilse bile benzer bir çok yeni harekete ilham kaynağı olacaktır.

(Bu yazının bir kısmı 5 Aralık 2010 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)