Kimse bana internet yasağı demesin

8 Ocak 2015 0 Yazar: Musa Savaş

Geçtiğimiz hafta ülkemizde Birleşmiş Milletlerin sahipliğinde çok önemli bir etkinlik yapıldı. Bu etkinlik hayatımızın artık vazgeçilmezi olan internet ile ilgiliydi. Etkinliğin ismi IGF yani Internet Yönetişimi Forumu (Internet Governance Forum) beş gün sürdü. Toplantıya tüm dünyadan internetin sosyal, politik ve teknik ilgililileri katıldı. Temel amaç, internetin yönetilmesi ile ilgili sorunların ve geleceğinin tartışılmasıydı.

Ülkemizde düzenlenen bu toplantıda, bakanlıklar, politikacılar, sivil toplum örgütleri, akademisyenler, gazeteciler ve de internet severler olarak bırakın yeterliyi, vasat bir performans bile gösteremedik. Toplantıda BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) yetkilileri dışında hiç kimse yoktu desek abartmış olmayız. Etkinliği takip eden ülkemiz gazetecilerinin toplamı bir elin parmakları kadar bile değildi. Hele internet yasaklanamaz diye yeri göğü inletenler ise nedense oralarda hiç yoktular. Gerçi birileri bu etkinliğin alternatifi olarak aynı günlerde Ungovernance Forumu düzenlemiş. Takip etme fırsatım çok olmadı ama yukarıda bahsettiklerim orada da yoklarmış diye bir bilgi aldım. Fakat doğruluğundan emin değilim.

Hayatımıza artık iyice yerleşen internet, sınırları aşan niteliği nedeniyle pek çok konuda bu forumlar dizisinde çeşitli ülkelerde tartışılıyor. Bu konuların bazılarına, en son Brezilya’da Nisan ayında gerçekleştirilen NetMundial çerçevesinde bir göz atarsak şunları görüyoruz:

1.İnsan Hakları (dolayısıyla ifade özgürlüğü, mahremiyet, veriye erişim ve bilgi edinme hakkı gibi konular)
2.Kültürel ve lisan çeşitliliğinin korunması
3.Bütünleşik ve bölünmemiş bir ortamın sağlanması
4.Güvenlik ve internet esnekliğinin sağlanması
5.Açık ve dağıtık bir mimari
6.Yaratıcılığın ve yenilikçiliğin sürdürülebileceği bir ortam sağlanması
7.İnternet yönetişimi süreç ve prensiplerinin belirlenmesi
8.Açık standartlar

Şimdi bu konuları temel olan bazılarını biraz açalım; İnternet’i kuran bilim adamları, merkezi yerine dağıtık bir yapı oluşturmuşlar. Buna rağmen, kök sunucu dediğimiz, alan adlarının hangi sunucuda olduğunu çözümleyen yani bir anlamda internetin merkezi olan sunucular ABD’nin elindeydi. Son yıllarda çok tartışılan bu konuda, ABD bazı rahatlatmalar yapmaya çalışıyor. Mesela geçen yıl Singapur ve Türkiye’de açılan ICANN merkezleri bu stratejinin bir parçasıydı. Ama asıl NSA skandalı sonrasında ABD daha fazla adım atmak zorunda olduğunu hissetti ve sunucuları her yere dağıtacağı sözünü verdi.

Başka bir temel konu; son zamanlarda yükselen sansür endişeleri ile ülke içi internet (yani intranet) kurulması gibi konular var. İran’da bunun örneğini görüyoruz. Bunun bir nedeni sansür isteği olmakla birlikte, diğer nedenleri ülke kültürlerini korumak ya da Google, Twitter gibi internet devlerinin para kazandığı ve diğerlerinin kazanmadığı ortamı tersine çevirmek. Ama ülke içi internetler, bütünlüğü bozacak. Bu istenmiyor.

Açık standartlar tabi ki devamlı konuşulan konular arasında. Ama internetin güvenliği en önemli konulardan birisi. Ayrıca insan hakları, ifade özgürlüğü gibi konular da cabası.

IGF 2005 yılında Tunus’ta düzenlenen Dünya Bilişim Teknolojileri Zirvesi (WSIS) sırasında oluşturulmuştu. O günden bu yana dokuzuncu defa yapılıyor. İstanbul toplantısının organizasyonunu, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı adına Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) gerçekleştiriyor.

Ancak BTK’nın sorumluluğu sadece teşrifatla ilgili. Bir de üç paneli düzenlediler. Gerisi tamamen katılımcıların kendi düzenledikleri forumlar şeklinde ilerliyor.

Acı olan taraf ise şu: Vint Cerf, Neelie Kroes, Brezilya’lı bakan Virgilio Fernandes, Kathryn Brown, Ekim ayında ITU (International Telecommunication Union) Genel Sekreteri olacağı kesinleşmiş olan Çinli Houlin Zhao hepsi etkinlikteydi. Fakat ülkemizin gazetecileri maalesef yoktu. Sadece gazeteciler mi? Böylesine önemli bir toplantıda yeterli sayıda Türk politikacıları, akademisyenleri, telif hakçıları, hukukçuları, internetin sevenleri vd. de maalesef yoktu.

Eski bakanımız Binali Yıldırım’ın kulaklarını çınlatmadık desem yalan olur.

(Bu yazının bir kısmı 7 Eylül 2014 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)