Kısmet…

Kısmet…

7 Kasım 2014 0 Yazar: Musa Savaş

İlkbaharın ilk ayının ikinci yarısıdır. Uzmanlar bu mevsimde ani kararlar vermeyin deselerde siz kararınızı çok önceden vermişsinizdir. Sadece planladığınız zaman bu aydır. Ve… İki adımdan oluşan kararınızın ilkini gerçekleştirir gider alınması gerekeni alırsınız.

Fakat… İlkbaharın o ilk ayının ikinci yarısında çok az ihtimal verdiğiniz bir olay gerçekleşir… Her şey alt üst olur. Tüm olanlara rağmen ikici adımı atmaya kararlısınızdır… Ama… Aldığınızı hediye edeceğiniz kişi tartışmayı o kadar yokuşa sürer ki… Siz de yapmanız gerekeni yapar… İçinize kapanırsınız… “Kısmet değilmiş” dersiniz.

Sonbaharın ilk ayının son günleridir. İkinci adımı atarak herşeyi mutlu sona eriştirmeye kararlısınızdır. Hoş planlar yapar ve ülkenizin en sevdiğiniz yerinde ikinci adımı atmaya niyetlenirsiniz. Fakat… Yine olmaması gerekenler olmuş… Üç gün beklemenize ve tüm alttan almalarınıza rağmen gelmemiş… Sizi yalnız bırakmıştır. “Kısmet değilmiş” dersiniz… İçinize kapanırsınız.

Sonbaharın ikinci ayının son günleridir. Kendinize ve ona son bir şans daha verirsiniz. Ülkenizin en güzel sahillerinden birinde son adımı atmak istersiniz. Fakat… Yine olmaması gerekenler olmuş… Alttan almanıza rağmen yine gelmemiş… Yine sizi yalnız bırakmıştır. Siz ise bu sefer tamamen içinize kapanırsınız. Çünkü artık hiç ümidiniz kalmamıştır. Artık yeter… “Yolu açık bahtı güzel olsun” dersiniz.

Kendinizle mücadeleniz sürerken onun şu satırlarına rastlarsınız: “Benim yakalamam gereken hayatım, sakladığım çocuksu heyecanlarım vardı… Balonumu alırda giderim…”

Yapmanız gerekeni yaparsınız. Bir Cuma sabahı aldığınız hediyeyi balıklara emanet eder, gecesine de gitmeniz gereken dağ başına gidersiniz. O dağ başında esen sert rüzgarın sarstığı derme çatma barakadayken, soğuk değil, en çok unutulmak üşütür… Bilirsiniz… Gidersiniz. Onu Allah’a emanet ederek.