Şampiyonuz!

1 Mart 2011 0 Yazar: Musa Savaş

Hepimizin ortak derdi olan telefon faturalarının yüksekliği nereden kaynaklanıyor? Kullanıcılar Türk Telekom ile mobil operatörleri suçlarken, suçlananlar ise asıl suçlunun aldığı yüksek vergilerden dolayı devlet olduğunu anlatmaya çalışıyorlar.

Kullanıcı, operatör ve devlet üçgeninde kim güçlü diye baktığımızda karşımıza çıkan taraf tabii ki devlet oldu. Her konuda olduğu gibi bu Telekom işinde de devlet, karar verici ve kanunlarla düzenleyici rolünden dolayı tek otorite olarak karşımızdaydı.

Bizde, devletin aldığı vergiler operatörlerin iddia ettiği gibi yüksek mi diye araştırdık. Karşımıza çıkan sonuçlar ise bizi bir hayli şaşırttı. Hiç başka kaynaklara sapmadan devletin bir kurumu olan Devlet Planlama Teşkilatı’nın hazırladığı Dokuzuncu Kalkınma Planı’na (2007-2013) baktığımızda her şey gayet açıkça görünüyor. Dokuzuncu Kalkınma Planı çerçevesinde cep telefonu üzerindeki vergi yükü konusunda yapılan çalışmada, vergilerin faturaya yüzde 56,29 olarak yansıdığı tespit edildi. İstanbul Ekonomi Danışmanlığın bugünlerde açıkladığı “Mobil İletişime Yönelik Vergi Politikaları : AB Örneği ve Türkiye” isimli rapora göre ise vergilerin oranı yüzde 58.

DPT bu yüzde 56,29’u nasıl bulmuş acaba? Nasıl bu kadar yüksek bir oran alabilir diye Dokuzuncu Kalkınma Planı’na baktığımızda şu detaylarla karşılaşıyoruz. İlk abonelik sırasında “İlk Tesis ÖİV” adı altında 22 YTL, “Telsiz Ruhsat Ücreti” adı altında 9,84 YTL alındığı belirtilen çalışmada, yıllık olarak “Telsiz Kullanım Ücreti” adı altında 9,84 YTL alındığı kaydediliyor. Kullanım üzerinden ise yüzde 25 oranında ÖİV, yüzde 18 oranında Katma Değer Vergisi (KDV) alındığı belirtiliyor.

Çalışmada bir örnekleme de yapılmış. Örneğin aylık ortalama 5 dolar karşılığı görüşme yapan bir kullanıcının yıl sonunda 157,51 YTL fatura ödediği, bu faturanın ise 76,51 YTL’lik bölümünün ise vergilerden oluştuğu kaydediliyor. Söz konusu kullanıcının ilk abonelikte 31,84 YTL, yıllık sabit olarak 9,34 YTL ve kullanım karşılığında, KDV ve ÖİV olarak 34,83 YTL vergi ödeyeceği hesaplanan çalışmada, yasal yükümlülüklerin faturaya yansıma oranı yüzde 56,29 olarak bulunuyor.

Diğer taraftan Dünya GSM Birliği’nin de yapmış olduğu çeşitli araştırmalar var. Nitekim, Dünya GSM Birliği’nin gelişmekte olan 50 ülke üzerinde yaptığı bir araştırmaya göre ortalama vergi yükü yüzde 17,9. Fakat bu 50 ülkeden 16’sının cep telefonu piyasasındaki vergi yükü yüzde 20’nin üzerinde. Bu 50 ülke içinde yer alan Türkiye tabii ki açık ara lider. İkinci sırada yer alan Uganda ise yüzde 30 ile Türkiye’nin neredeyse yarısı. Diğer bir deyişle Türkiye, vergi yükü sıralamasında kendisine en yakın ülkenin yaklaşık iki katı vergi alıyor. Bu araştırmada en sonda yer alan ülke ise Çin. Çin’de vergi oranı yüzde 3. Kim bilir, belki de Çin’deki operatörlerden hat alarak ülkemizde kullanmak daha hesaplı olabilir.

DPT’nin çalışmasında; vergi yükünün önemli bir kısmını, 1999 yılında yaşanan deprem sonrası geçici olarak konulan, ancak daha sonra kalıcı hale getirilen ÖİV’nin oluşturduğu tespiti de yapılıyor. Bu demek ki ÖİV’ni kaldırmak kullanıcıyı bir hayli rahatlatacak. Peki bu mümkün mü? Devletin vergi gelirleri içinde cep telefonlarından alınan ÖİV’nin 4 milyar YTL gibi bir rakamı bulduğunu düşünürsek, ÖİV’den Maliye’nin kolay kolay vaz geçebileceğini sanmıyoruz.

Vergi oranları

Avusturya yüzde 20
Belçika yüzde 21
Danimarka yüzde 25
Finlandiya yüzde 22
Fransa yüzde 19,6,
Almanya yüzde 16
Yunanistan yüzde 19
İrlanda yüzde 21
İtalya yüzde 20
Lüksemburg yüzde 15
Hollanda yüzde 19
Portekiz yüzde 21
İspanya yüzde 16
İsveç yüzde 25
İngiltere yüzde 17,5

Not-1: Avrupa ülkelerinde telekomünikasyon hizmetlerinden yalnızca KDV alınıyor.
Not-2: ABD’de ise cep telefonundan alınan vergi oranları daha yüksek gelirli eyaletlerde
yüzde 20-25 civarında iken, yoksul eyaletlerde vergi yükü ortalama olarak yüzde 10 dolaylarında bulunuyor. ABD’nin yaşam kalitesi en yüksek olarak değerlendirilen Newyork Eyaleti’nde vergi oranı eyaletin vergisine ek olarak konulan federal vergi ile birlikte yüzde 24,5’e ulaşıyor.

(Bu yazının bir kısmı 3 Ağustos 2008 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)