Bilişim sektörünü bekleyen büyük tehlike
Son yazımızda “Bilişimde yoğun günler” demiştik ve bu haftanın önemine işaret etmiştik. Sizlerin Pazar günü dergimizi alabilmeniz için bu yazı 6 Ekim Perşembe akşamı yazıldı. Yani Bilişim Zirvesi bitmiş Cebit ve Sinerji Zirvesi başlamıştı.
Zirvelerin hikayelerini geçem hafta yazmıştım. Bu yıl iki tane zirve olması ise kafaları bir hayli karıştırdı. Yıllardır bu işlere öncülük edenler şimdilerde çok büyük kötülük ettiklerini farkındalar mı?
İnterpromedya yönetimi yıllar önce Ute’de bilişim ile ilgili etkinlikleri ve fuarları yapıyorlardı. Sonra Ute ile yolları ayırdılar. Fuarcılık birikimlerini de yanlarında götürdükleri için Bilişim Fuarlarını organize etmeye devam ettiler. Fuarın içine bilişimin filozofisi ve ticari boyuttaki katma değerini artırmak için Türkiye Bilişim Derneği ile birlikte eski adı ile Kurultay yeni adı ile Zirveyi ekledirler. Sonrasında fuar tarafında Alman Messe (Hannover’deki Cebit fuarının organizatörü) ile ortaklık yapılırken nedense Zirve tarafında TBD ile yollar ayrıldı. İnterpromedya’cılar Fuarı Almalar ile ortak düzenlerken Zirveyi tek başlarına organize ettiler. TBD’de Ankara’da Kurultay adı altında kendi Zirvesini yaptı. Bu durum Zirvenin etkisini ve gücünü önemli oranda kırdı. Çünkü kamu tarafı tamamen Ankara’da kalmıştı. Almanya’da Cebit’in babasının ölmesi dolayısıyla Cebit runundan da çok şey götürdü. Cebit ruhunu kaybetmiş Almanların buraya atadığı kırık Türkçeli Alman’ın ülkemizi müstemleke görmesi bir çok iş ilişkisini olumsuz etkileyebilecekken İnterpromedya’cıların yerinde müdahaleleri ile hasarsız atlatılmıştı. Derken Almanların Fuar içinde yapılan Zirveden pay istemeleri ortalığı germiş, hiç Türkçe bilmeyen ve emekli olmadan önce tatilini yapmak için Türkiye’ye gelmiş izlenimi veren yeni yönetici ile sonunda ipler atılmıştı. Nihayetinde Zirve bir kez daha bölünmüş ve bu yıl aynı hafta içinde iki Zirve bir Fuar organize edilmişti.
Tüm bunların üstüne Bilişim sektörünün günlük gazeteden başka bir şey okumayan yöneticilerinin sektör ile ilgili cahillikleri eklenince büyük bir kafa karışıklığı yaşandı. Burada bir parantez açıp Bilişim sektöründeki yöneticilere birkaç laf etmek istiyorum. Söyleyeceklerimden dolayı kızmayın bana Bilişim sektörünün ‘Sayın’ yöneticileri. Çünkü sizler hep almayı bilirsiniz. Hiç vermeyi düşünmezsiniz. Sektörde yayın kalmadı neredeyse. Hangisine destek oluyor veya okuyorsunuz. Sektörünüzdeki yayınları sayın desem kaçınının adını hatırlıyorsunuz. Bana kızmadan önce kendinizi bir hesaba çekin. Başında olduğunuz şirkete daha çok para kazandırmak haricinde sektöre ne verdiniz. Ben söyleyeyim size “Koca bir hiç!”. Bu zamana kadar gördüklerim ve yaşadıklarım siz Bilişim sektörü yöneticilerinin entellektüel alt yapıları hakkında şüpheye düşmeme yol açıyor. Parantezi kapatıyorum.
İkinci bir parantezide PR’cılar için açıyorum. Bilişim firma yöneticilerinin beynini ‘Reklamın önemi yok, haberinizin çıkması daha önemli’ şeklinde yıkadığınız için hepinize kızgınım. Doğrusunu yapsaydınız ve reklam ile haberin birbirinin tamamlayıcısı olduğunu anlatsaydınız ya yöneticilere. O vakit sizi baş tacım yapardım. Fakat siz ne yaptınız. İşin kolayına kaçtınız. Buna sektör yöneticilerinin entellektüel yetersizliğide eklenince sektör bu hale geldi. Parantezi kapatıyorum.
Bilişim sektörü ile ilgisi olan herkese sesleniyorum. Öncelikle de İnterpromedya, Cebit ve TBD yöneticilerini göreve çağırıyorum. Bir an önce şapkanızı önünüze alın düşünün ve kendinize şu soruyu sorun: “Ben kimim? Bu hal neyin nesi?” Sonra da geçmişi bir kenara bırakıp bir araya gelin. Aranıza sektör ile ilgili ne kadar sivil toplum örgütü varsa çağırın. Yıllardır bu işleri kavgasız gürültüsüz yapan ve kendine özgü bir yapısı olan Compex’i de çağırmayı unutmayın. Eminim bir ortak akıl oluşturacaksınız. Şayet bir an önce bunları yapmazsanız birkaç yıl sonra korkarım hepinizi miş’li geçmiş zamanla anıyor olacağız.
(Bu yazı 6 Ekim 2011 tarihinde yazılmış ve sadece burada yayınlanmıştır.)