İnternet Kafelerin Onuru

19 Ağustos 2010 0 Yazar: Musa Savaş

24 Kasım 2009 tarihinde internet kafeleri ilgilendiren bir yazı yazmıştım. Bu yazıma 24 Aralık 2009 tarihinde bir tekzip gelmişti. Oysa ben haklıydım ve cevap olarak çok şey yazabilirdim. Bir çok e-posta aldım tekzipe neden cevap yazmıyorsun diye. Bir sürü tahmin üretildi. Fakat cevap yazmamamın tek sebebi kendi iç dünyamdır. Çünkü bir konuda yazı yazıyorsam yüzde 100 haklı olduğuma emin olmam lazım. Yoksa yüzde bir bile haksız olduğumu görürsem vicdanen huzursuz olurum. Tekzibi okuyunca yüzde 100 haklı olduğumu bilmeme rağmen kendimi gönderenin yerine koymaya çalıştım. Sıcağı sıcağına cevap verip polemik oluşturmak istemedim. Nasılsa zamanla yazdıklarımın doğruluğunu herkes anlayacaktı. Nitekim zaman beni haklı çıkardı. Yazının en altında yer alan linklerdeki ses kayıtlarını bir dinleyin.

Dediğim gibi bugüne kadar cevap vermeyi de düşünmüyordum. Fakat internet kafe sahibi bir dostumun bana anlattığı bir olaya ve arkasından yaşadıklarıma kadar.

Kafe sahibi dostumu ziyarete gittiğimde yüzünü asık gördüm. Sorduğumda önce bir şey söylemek istemedi. Onu aldım kafenin biraz uzağındaki bir kafeteryaya götürdüm. Hadi anlat dedim. Kocaman adam başladı ağlamaya. Bir taraftan ağladı, bir taraftan anlattı: “İlköğretimde birinci sınıfta bir oğlum var. Meğerse okul açıldığından beri internet kafecinin oğlu diye arkadaşları tarafından aşağılanıyormuş. Oğlum içli çocuktur. Bana bir şey anlatmadı. Ta ki son yaşadığı olaya kadar. Öğretmenleri hastalıktan dolayı derse gelmeyince, derslerine geçici olarak başka bir öğretmen gelmiş. Herkese babalarının ne iş yaptığını sormuş. Bizim oğlana sıra gelince, benim işsiz olduğumu söylemiş. Bunu üzerine hemen diğer çocuklar devreye girip benim internet kafeci olduğum söylemişler. Fakat söyleyiş tarzları bizim oğlanı hüngür hüngür ağlatmış. Çocuğu kimse susturamamış. Telefon ettiler gidip aldım. Çocuk resmen sinir krizine girmiş. Ne yapayım şimdi ben? Beş yıldır internet kafecilik yapıyorum. Bir meslek bu kadar mı onursuz olur. İşi bırakayım diyorum, yaşım oldu 40. Bu yaştan sonra ne iş yaparım? Bana bir akıl ver!”

Teselliye çalışmaktan başka bir şey yapamadım. Eve geldiğimde ise başka bir şok yaşadım. İlköğretim ikinci sınıfa giden kızım geldi bana: “Baba internet kafeler kötü yerler değil mi? Gitmemek lazım!” diye bir soru sorunca alt üst oldum. “Nereden çıkarıyorsun kızım? Yok öyle bir şey.” dedim ama kızımın bana internet kafeler ile sorduğu peş peşe sorular karşısında resmen nakavt oldum. Herşeyin kötüsü olabileceğini, birkaç kötü yüzünden herkese kötü diyemeyeceğimizi, marketten aldığımız elma poşetindeki kötü elmaları örnekleyerek anlattım. İkna oldu fakat, hiçbir zaman internet kafeye gitmeyeceğini söyledi. Ne diyebilirdim?

Bu olaylardan sonra zaten takip ettiğim internet kafeler hakkında tekrar yazmaya karar verdim. İnternet kafeciliğin bir meslek olduğu, hem de onurlu bir meslek olduğu topluma anlatılmalı. Bu kimin görevi derseniz, önce internet kafecilerin sonra da onları temsil eden kurumların. Bu kurumların başında da bir çok ilde bulunan İnternet Kafeciler Esnaf Odaları geliyor. Bu odaların en büyüğü de İstanbul İnternet Kafeciler Esnaf Odası. Türkiye’nin, hem en büyük şehri, hem de ekonomik merkezi olması, üstelik medya merkezlerinin de bu ilimizde bulunması nedeniyle, söz konusu odanın, hem üyelerinin onurunun ayaklar altına alınmasını engelleyecek çalışmalar yapması, hem de üyelerinin ticari faaliyetlerini yasal olarak yükseltecek çalışmalarda bulunması gerekiyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl Microsoft ile yaptığı proje fikir olarak güzel fakat ticari içeriği ve uygulanan tarz olarak doğru değildi. Çünkü iyi bir pazarlıkla 40 bilemediniz 50 dolara sağlanabilecek bir maliyet, İstanbul İnternet Kafeciler Odası yöneticilerinin doğru olamayan kararları yüzünden üyelerine 100 dolar civarında bir maliyet olarak yansımıştır. Neticede, Microsoft ticari bir şirket ve benzer kampanyaları dünyanın çeşitli ülkelerinde yapmış. Kimi ülkelerde internet kafelere çıkan maliyet bizden daha pahalıyken, kimi ülkelerde bizden daha ucuzdur. Daha ucuz olabiliyorsa, bizde daha ucuz neden olmasın?

Sonuç olarak şunları söylemek istiyorum. 31 Mart 2010 tarihinde İstanbul İnternet Kafeciler Esnaf Odasının seçimleri var. İnternet kafe sahibi dostlarım bana düşüncelerimi soruyorlar. Onlara söylediğimi sizlerle de paylaşayım. Bu seçimlerde de aday olan şu anki mevcut başkanın şantajdan hüküm giydiğini ve aldığı cezanın ertelendiğini dikkate aldığımızda yeterli bir aday olmadığını düşünüyorum. Onun haricinde kime oy verirseniz verin.

Unutmayın internet kafelerin onurunu birincil amaç edinecek bir yönetime ihtiyaç var.

Linkler:

http://www.4shared.com/file/232135772/fc212675/Varan1_rar.html

http://www.4shared.com/file/232141060/33392bda/Varan2_rar.html

http://www.4shared.com/file/232146085/4007ca62/Varan3_rar.html

http://www.4shared.com/file/232153228/cd6353b9/Varan4_rar.html

http://www.4shared.com/file/232162607/97ff99c3/Varan5_rar.html

http://www.4shared.com/file/232168426/bef7ffdd/Varan6_rar.html

(Bu yazı 30 Mart 2010 tarihinde yayınlanmıştır.)