Bilişim bir zorunluluk ya sonra…

9 Eylül 2011 0 Yazar: Musa Savaş

İlkokulda okuduğumuz yıllarda sınıfımızın duvarlarından birinde insanlığın geçmişten günümüze kadar geçirdiği evreleri ve önemli olayları gösteren bir pano vardı. Yanlış hatırlamıyorsam M.Ö 50000’den (yoksa 20000 mi?) başlıyordu. Yazının Sümerler tarafından M.Ö. 3200’de bulunduğunu hatırlıyorum. Bu tarihten öncesine tarih öncesi devirler sonrasına ise tarih devirleri deniyordu. Panodaki sıralama yanlış hatırlamıyorsam tarih öncesi devirlerde yontma taş devri, cilalı taş devri, bakır devri, tunç devri, demir devri diye giderken tarih devirlerinde ilkçağ, ortaçağ, yeniçağ, yakınçağ şeklindeydi.

Benzer bir panoyu bilişim teknolojileri için yapsak ortaya nasıl bir tablo çıkar diye düşündüğümüzde çok ilginç bir sonuçla karşılaştık.

Bilişimin taş devri: Bilgisayarın atası; Abaküs. Geçmişi yaklaşık 2000 yıl öncesine dayanmaktadır.

Bilişimin ilk çağı: 1642 yılında Blaise Pascal (Fransa) tarafından yapılan hesap makinesine her ne kadar “dijital” (sayısal) dendiyse de bugünkü anlamda dijital kavramından çok uzaktı. Kaba tuşlarla sayı girişi yapılarak toplama ve çıkarma dışında bir işlem yapılamıyordu. 1671’de Gottfreid Wilhelm von Leibniz (Almanya) tarafından tasarlanan gelişmiş hesap makinesi, ancak 1694 yılında hayata geçirilebilmiş olup, özel dişliler aracılığıyla dört işlemi yapabiliyordu. Ancak Pascal ve Leibniz tarafından yapılan bu aygıtlar yaygın kullanım alanı bulamamışlardır. Ticari anlamda kullanılabilen ilk mekanik hesap makinesi 1820 yılında Charles Xavier Thomas tarafından yapılmıştır.

Bilişimin orta çağı: Charles Babbage ise, uzun araştırmalar ve bir kaç denemeden sonra buharla çalışan otomatik hesap makinesini 1823 yılında yapmıştır. Bu alanda ilk büyük gelişme; 1890’da Hermann Hollerith (ABD) tarafından yapılan ve delikli kart sistemiyle veri girişi yapılan bilgisayar olmuştur. Bu sistemde işlem hızının artması ve hataların azalması büyük bir ilerleme sayılmıştır. Asıl büyük ilerlemenin öncesini Howard Hathaway Aiken, 1937’de Mark 1 adını verdiği bilgisayarda yarı elektronik devreler kullanmakla yapmıştır. Mark 1’de delikli kart sistemiyle çalışmasına karşın; daha önceki benzerlerinden farklı olarak, logaritma ve trigonometri fonksiyonlarını da yapabilmekteydi. Yavaş olduğu halde, tam otomatik olarak çalışması ve uzun işlemleri çözebilmesi ona büyük avantaj sağlıyordu.

Bilişimin yeniçağı: Bilişim teknolojilerinde  Milad kabul edeceğimiz tarih 1945’tir. Bu tarih aynı zamanda bilişimde yeniçağın başlangıcıdır. Çünkü bu tarih II. Dünya Savaşının  bitimine denk geliyordu. Savaş sürecinde, ordunun daha hızlı bilgisayarlara gereksinim duyması, bilgisayar tarihinde resmen bir devrim yapan ENIAC’ın ortaya çıkmasına yol açmıştır. ENIAC, J. Presper Eckert ve John W. Mauchly ekibiyle 1945 yılında yapıldı. En büyük özelliği; elektron tüpleri (bugünkü çiplerin atası) ve RAM (Random access memory) bellek kullanılması olmuştur. Tasarlanmış programları çalıştırabilme özelliğiyle ENIAC, geniş bir ev kadar (167 metrekare) yer kaplıyor ve saatte yaklaşık 180 kW elektrik harcıyordu. ENIAC’ın ardından kısa ömürlü olan ve DEVAC adı verilen bilgisayar ile ticari anlamda satışa sunulan ilk bilgisayar olan UNIVAC’ın yapılması, 1952 yılına dek uzanmıştır.

Bilişimin yakınçağı: 1960’lı yıllardan sonra elektron tüplerinin yerini önce transistörler, daha sonra da yüzlerce transistörün birleşimi olarak tarif edilebilecek entegre devreler yer almıştır. Bugün bilgisayar teknolojisinde kullanılan mikroçipler ise, bir çok entegre devrenin birleşip küçültülmüş halidir.

Bilişim teknolojileri halen devam eden yakınçağ içinde toplum tarafından sosyolojik olarak nasıl içselleştirilde ve nasıl bir evrime uğradı diye baktığımızda karşımıza dört dönem çıkıyor.

1970’li yıllarda başlayan “hobi” dönemi. İnsanların bir bilgisayara sahip olma ihtimali onların elektronik bilgisiyle doğru orantılıydı. Bu yıllarda insanlar bilgisayarları parçalar halinde alıp monte ediyorlardı. Hatta o dönemlerde ABD’de hevesli insanların kurduğu kullanıcı kulüpleri vardı.

1980’li yıllarda başlayan “lüks” dönemi: Seksenli yıllarda bilgisayarlar hazır alınan cihazlar haline gelmişti. Fakat bugünkü yapısılarından çok uzaktılar. Bilgisayar kullanmak programlama yapmakla eşdeğerdi. Üstelik çok pahalıydılar.

1990’lı yıllarda başlayan “ihtiyaç” dönemi: Bilgisayarların bugünkü yapılarının ilk hallerinin temellerini atıldığı yıllar. Seri üretimleri yapılmaya başlanmıştı. Fiyatları süratle düşüyordu. Dolayısıyla da kaçınılmaz olarak hızla hayatımıza girdiler.

2000’li yıllarda başlayan “zorunluluk” dönemi: Artık bilgisayar kullanmayı bilmenin zorunlu hale geldiği ve herkesten en azından bilişim okur yazarı olunmasının beklendiği dönem. Bu dönemim hala içindeyiz.

2010’lu yıllarda başlayacak olan “bütünleşme” dönemi: Bilişim teknolojileri gündelik hayatla ve tüm sektörlerle öyle bir bütünleşik yapıya bürünecek ki artık bilişim sektörü diye bir kavram kullanılmayacak. Bilişime uyarlanmış eğitim sistemleri ile yeni nesillere öğretilen her şeyin içinde bilişim olacak. Öyle bir zaman gelecek ki insanlar yaptıkları işlerin içinde ne kadar bilişim teknolojisi olduğunu ayırt edemeyecek. Yemeğin içindeki tuz misali.

(Bu yazının bir kısmı 30 Ağustos 2009 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)