Türk Telekom’un yeni sahibi kim olur?
Hakkında yazmamak için kendimi çok zorladığım, dayanamayıp yazdığımda ise cümlelerime çok dikkat ettiğim, ülkemizin güzide markası Türk Telekom. Yine bir yazımızın konususun. Seni ülkemiz ve benim için değerli yapan iki şey var. Birincisi isminde “Türk” var, yani bu millete aitsin, ikincisi 82 milyona bir şekilde dokunuyorsun.
Önce Türk Telekom’un yeniden satışının gündeme gelmesiyle ilgili kısa bir özet yapayım.
2005’te yapılan ihaleyle Türk Telekom’un yüzde 55’i (192 milyar 500 milyon adet A grubu paylar), 6.5 milyar dolara Lübnanlı Hariri ailesinin doğrudan ve Saudi Telecom Company’nin dolaylı ortak olduğu OTAŞ’a devredilmişti. Hikaye güzel başlamıştı. Fakat OTAŞ, Türk Telekom hisselerini teminat göstererek üç Türk bankasından (Akbank, Garanti Bankası, İş Bankası) 2013’te aldığı 4.75 milyar dolar tutarındaki krediyi geri ödeyemedi. Böylece Akbank, Garanti Bankası ve İş Bankası, Türk Telekom’un çoğunluğuna sahip oldu. Yani hikaye kötü bitti.
Sonrasında kreditör bankalar, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na, teminat hisselerini devralarak kuracakları bir özel amaçlı şirkete (SPV) bir nevi sermaye olarak koymak amacıyla başvurdular. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu başvuruya onay verdi.
Kreditör bankalar tarafından kurulan özel amaçlı şirket Levent Yapılandırma Yönetimi (LYY) tarafından hisseler devralındı. LYY’den konuya ilişkin yapılan açıklamada “21 Aralık 2018 tarihli hisse devri işleminin sonuçlandırılması, ortaklık yapısındaki belirsizlikleri ortadan kaldıracak, Türk Telekom’un mevcut yatırım ve faaliyetlerini sorunsuz sürdürmesini, ileriye yönelik gerekli adımları zamanında atmasını ve de başarılı operasyon ve hizmetlerinin devamlılığını sağlayacaktır. Temel amacımız mümkün olan en hızlı şekilde gerekli koşulları sağlayarak Türk Telekom hisselerini Türk Telekom’un ve ülkemizin stratejik çıkarlarını gözetebilecek ve Türk Telekom’u daha da ileriye taşıyacak, konusunda uzman bir yatırımcıya devretmektir” denilmişti. Yani özetle biz bunu satacağız diyorlardı.
Daha bir yıl dolmadan neden bankalar hemen harekete geçti dersiniz? Ben size söyleyeyim. Bu yılın ilk iki çeyreğinde Türk Telekom, yatırımcıların dikkatini çekecek bilançolar açıkladı. Henüz açıklanmayan üçüncü çeyrekte oldukça iyi. Üçüncü çeyrekte özellikle mobil abone rakamları dikkat çekici bir artış gösterdi. Şöyle bir örnekle anlatmaya çalışayım. Üçüncü çeyrekte numara taşıyarak veya yeni kullanıcı olarak toplamda bir milyon kişi söz konusuysa bunun yüzde 80’i yani 800 bini Türk Telekom’u tercih etti. Mobil operatörler arasında abone rakamlarına göre Turkcell, Vodafone, Türk Telekom şeklinde olan sıralama Turkcell, Türk Telekom, Vodafone olarak değişecekti. Bilançoda iyi olunca LYY satış için en uygun zaman dedi ve depremden önceki son Yönetim Kurulu toplantısında alınan karar açıklandı.
Tabii ki deprem hiç düşünülmedi. (Amerikalıların dediği gibi “Act of the God” bizdeki mevzuat dilinde ise yanlış hatırlamıyorsam “Mücbir sebep”) 26 Eylül 2019 Perşembe günü olan deprem ve sonrasında Türk Telekom cephesinde yaşananlar her şeyi alt üst etti. Depremden sonraki iki gün içinde Türk Telekom’un 100 binden fazla abone kaybettiği aldığımız bilgiler arasında. Üçüncü çeyreğin bitmesine bir kaç gün kala yaşanan depremin sebep olduğu rakamsal değişmelerin, üçüncü çeyreğe ne derece yansıyacağını, bir kaç gün içinde resmi olarak açıklanması muhtemel üçüncü çeyrek rakamlarından göreceğiz. Hatta yarın (4 Ekim 2019, Cuma) yapılacak olan Yönetim Kurulu toplantısından sonra bile açıklanabilir.
Peki, olumsuz rakamların gelmesi durumunda ve/veya dördüncü çeyrekte gelmesi mümkün olan olumsuz rakamların iyice belirginleşmesi durumunda muhtemel alıcılar ne yapacak?
Bu soruya hemen cevap vereyim. Muhtemel alıcılardan sadece bir tanesi her ne olursa olsun Türk Telekom’u almaya kararlı. Hem de değerinin üstünde para vererek. Bu arada uzmanlar Türk Telekom’un şu anki değerinin 2 milyar dolara yakın olduğunu belirtiyorlar.
Muhtemel alıcılar kimler mi? İsmi geçenlerin affına sığınarak at yarışlarında kullanılan jargon ile söyleyelim. Favori Çinliler. Plase Katarlılar. Sürpriz yerli bir grup. Türk Telekom’u almaya kararlı olanlar tabii ki favori olan. İşte tam da burada sorulması gereken soru şu: Çinlileri, Türk Telekom konusunda favori yapan şey nedir?
Sonuç olarak bizim milletçe cevabını aramamız gereken esas soru ise şu: Çinliler Türk Telekom’u neden bu kadar çok istiyorlar? Bu soruya gerçek cevabını verirsek, Çinlilerin alıp almamasına da karar verirken, doğru hareket etmiş oluruz. Hep beraber düşünelim. Güzel başlayıp kötü biten bir hikayesi olan Türk Telekom’a ikinci bir kötü hikaye daha yazmayalım.
1- TT’nin BIST fiyatı üzerinden piyasa değeri 3 milyar 484 milyon dolar. %55 hissenin karşılığı 1.9 milyar dolar
2- Bankalar, OTAŞ’a vermiş oldukları 4.75 milyar dolarlık krediyi tahsil edemedi. Bunu ZARAR olarak yazacaklar. Yazacakları zarar daha düşük olsun, bilançoları daha güzel gözüksün diye satışta acele ediyorlar.
3- 3. Çeyrek sonuçlarına deprem sonrası 4 günün bir etkisi olmaz.
4- TT’nin işletme hakkının bitmesine 7 sene var. Bundan sonra elinde sadece 2029’da sona erecek olan 3G ve 4G imtiyazları kalacak (Avea yani yeni adıyla TTMobil üzerinden)
TT Grubu, 7 sene içerisinde 3,484 milyar dolar kar elde edebilir mi? Bugün 20 milyar TL yapıyor.
Bir şirketi satın almanın pek çok sebebi vardır. Ama en rasyoneli kar elde etmek için yapılan satınalma.
Yeni yatırımcının kar elde etmeyi bir tarafa koydum, yatırdığı parayı geriye alması bile sözkonusu değil.
Bu şartlarda yeni yatırımcı TT’yi hangi sebeple satın alacak? Bu noktaya odaklanmak gerekir.
Musa bey büyük favori dediğiniz çinli firmanın Türkiyede bir yatırımı mevcut mu? Daha çok çin devleti destekli bir firma mı?
Kemalettin bey çok güzel açıklamış aslında. Selçuk beyin sorusu da çok anlamsız olmuş. Çinde her firma zaten devletin değil mi?
Huawei ile bütün altyapıyı Çinlilere teslim ettik Telekomu vermişiz çok mu denebilir aslında.
Sorun bilginin nereye gittiği ise ha ABD ha Çin. Gittikten sonra ne fark eder. Hiç biri dostumuz değil sonuçta.
Musa bey,
Elinize sağlık bir yeni belirsizlikler içerisinde az da olsa bir fikir sahibi olma imkanını bulduk yazınızla.
Öncelikle merakmettiğim bir durum var. P. D. İlginç bir şekilde ayrıldı, sebebini cidden merak ediyorum. Şimdi haklı olarak akıllara gelebilir “Neden ilginç olsun ki, eski hissedarların adamı olduğu için yeni dönemde olmaması normal” diye. Ancak P. D.’nin geri döndüğünde hissedar faaliyetleri ile yönetim faaliyetlerinin tamamen ayrılmasını temin etmesi, bunun yanında bugünki başarıların sebebi olan 5 senelik stratejinin mimarı olduğu gerçekleri ortada. Üstelik görevinin bu hissedar sürecini yönetmek olduğu, şirketi bu gelişmelerden bağımsız kılmak olduğunu kendisi dile getirmiş iken.
Yine başka bir ilginçlik, devir teslim töreni yapılması (acaba 31 temmuz günü çakılan hisseleri kurtarmak için yapılan zoraki bir etkinlik miydi? İnşallah değildir)
Keza Ü.Ö’nün basın toplantısında mevcut stratejiye devam edeceklerinin sinyalini vermesi.
Yani sormadan edemiyorum, çok başarılı, isminin ağırlığı çok fazla olan bir yöneticinin kurduğu stratejilerin de yeni yeni meyve vermeye başladığı bir vakitte hem de 2Ç açıklandıktan hemen sonra (yatırım telekonferansına da katıldıktan sonra) görevden ayrılması ne kadar normal? Acaba bir emeklilik mi yoksa iş dünyasının kibar kovulmalarından mı?
Satış konusuna gelirsek 5 senelik strateji meyvelerini yeni yeni vermeye başlamışken acele etmektense imtiyaz sorununu da çözüp daha Türk Telekom daha değerli iken satışa çıkartmak daha mantıklı olmaz mıydı bankalar açısından.
İmtiyaz konusuna da parmak basarsak zamanında P. D. ‘nin de genel olarka zamanı gelince bakarız tarzı açıklaları keza devlet tarafından da hiç bir ses çıkmamış olduğu gerçeği var. İmtiyaz sözleşmesi satış için kilit nokta bence.
Bir de gelecekte Türk Telekom’un sahibi kim olursa olsun Türk Telekom’da üst yönetim ile hissedarların biribirinden bağımsızlığı devam ettirilmeli. Keza Türk Telekom`un sadece ana faaliyet alanlarında değil iştirakler ve telekom sektörüne dokunan, dokunacak sektörlere melek yatırım odaklı stratejisi devam etmeli. Bunlar dünya ligine girişin biletleri bana kalırsa.
Bir husus daha Türk Telekom’da son senelerdeki Çin menşeili cihazlardan radikal bir şekilde Avrupa menşeili cihazlara geçiş ve Huawei krizinden istifade maksadıyla oluşturulmuş olan Siber Güvenlik ve Dijital Ürünlerden Sorumlu GMY pozisyonlarını göz önüne alırsak Çinli taliplerin potansiyel bir stratejik risk olduğu söylenebilir mi? Acaba Çinliler ambargo yedikleri küresel piyasalara Avrupalı şirketleri satın alarak tekrar mı dönmek niyetindeler?
Uzunca sordum, kusurumu mazur görüm ama son olarak siz Musa bey ve Kemalettin beylere, özellikle son yıllarda epey moda olan Türk Telekom hakkındaki asılsız gazetecilik furyasına kapılmadıkları için gerekirse tarafların zarar görmemesi için sessiz kaldıkları için teşekkürü bir borç bilirim.
Yabancılara satış demek birçok riski üstlenmek demek ve devlet buna dair önlemleri zaten alacaktır. Fakat başka bir konu var ki o da müşteri memnuniyetidir. Hem sabit hem de mobilde 15 yıllık sadık bir müşteri olarak son iki yılda yaşadığım sıkıntıları burada yazmam uzun sürer. Eğer yabancıya gidecekse güvenlikten sonra tek soru aklıma gelir: İyi bir yönetimle işletme maliyetleri düşürülürse, kullanıcı tarifeleri de düşer mi? Bu diğer operatörlerin rekabetini de gündeme getirirse, ortalık bayram yerine döner çünkü.
Ömer’e cevap: Ben bazı hatalarına rağmen P.D’yi genel olarak başarılı bulurum. P.D. ile bir kaç kez SMS mesajlaşması dışında iletişim kurmadım. Görevdeyken yaptığı basın toplantılarına gitsem de kendisine kendimi tanıtmadım ve herhangi bir şekilde sohbet etmedim. Sorduğunuz tüm soruların cevaplarını ilerleyen günlerde yazacağım yazılarda bulacaksınız.
Hasan’a cevap: Kullanıcı tarifelerinin düşmesi hepimizin ortak dileği Hasan bey. 🙂 Düşer mi? Ömrümüz varsa göreceğiz.
Musa bey,
Cevabınız için çok teşekkür ederim.
Merakla bekliyorum gelecekteki yazılarınızı, umarım hepimiz kafamızdaki soruların cevabını buluruz.
İnşallah Türk Telekom için en hayırlısı olur.