Ümit Önal ne dedi?
Geçen hafta Çarşamba günü (25 Aralık 2019) Türk Telekom’un yeni Genel Müdürü Ümit Önal bir basın toplantısı yaptı. Toplantı ile ilgili medya yansımalarını zaten takip etmişsinizdir. Farklı ne söylenebilir?
Sizlerle Ümit Önal’ın yaptığı konuşmanın videosunun tamamını paylaşıyorum. Size önerim sadece gazetecilerin yazdıklarını okuyarak yorumlar çıkarmaktansa videoyu izleyin ve kendi yorumunuz bir kez daha güncelleyin. Yorumlarınızı burada benimle de paylaşırsanız mutlu olurum.
Öncelikle yeni yılın Musa bey sizlere ve telekom sektörünün tüm takipçilerine hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.
Bilmiyorum 2020’nin bu sitede ilk yorumunu ben mi atmış olacağım ancak şunu belirtmem gerek biraz uzun olabilir yorumum. Merak edip de okuyacak olanlardan şimdiden affımı arz ederim.
Başlamadan önce açıklamak istediğim bir husus var. Olur da burada yorumlarımı görüp bana kızacak olanlar varsa özellikle onlar için. Farklı platformlarda da yorumlar yaptığım oluyor. Bir gün şu yönde bir eleştiri gelecek diye endişe ediyorum; “Paul Doany ismini çok zikrediyorsun, neden?” şeklinde. Sektörü takip edenler kendisinin sektör için ne anlam ifade ettiğini benden çok daha iyi bilirler. Özellikle Türk Telekom’da son 3-4 sene içerisinde yaşananlar ve bununla beraber telekom sektörünün serbestleştirilmesinden itibaren gelinen nokta ve izlenilen stratejilerde Paul Doany’nin bir çok noktada her ne kadar sektörde belirli zamanlarda çalışmış olsa da kritik hameleri oldu sektörü şekillendirecek surette. Elbette bu demek değildir ki başka kişilerin emeği olmadı. Aksine belki de daha geri planda çok daha fazla emeği sebkat etmiş olan değerli insanlar olabilir. Vurgulamak istediğim şudur, burada kendisinin ismini çok kez zikretmem herhangi bir hayranlık, yalakalık yahut iyi niyetli dahi olsa övgüde taassup değildir bunu belirtmek isterim. yorumlarıma aşina olanlar varsa zaten biliyorlardır.
Başlarsak daha çok Türk Telekom özelinde daha sonra da sektör özelinde yorumlamak daha isabetli olacaktır diye düşünüyorum. Sektörü takip edenlerin de bileceği gibi Türk Telekom son 3.5 senede çok farklı bir pozisyona geldi. Bundan 3.5 sene evvel belirsizlik içerisinde hatta ortada net bir büyüme sağlayacak stratejisi olmayan, klasik telekom şirketleri gibi idare edilen bir pozisyonda idi. Özellikle en öncelikli belirsizlik kaynağı olan hissedar sorunu vardı. konuya uzun uzadıya girip, sıkmak istemem. Ancak çok şey yazılıp çizildi. Sözüm meclisten dışarı sözümona kendisine gazeteci sıfatını şiar edinmiş bazılarınca konu hakkında belli başlı kısaca brifinglerden başka bilgileri olmamasına rağmen, sanki konunun mutahassısı imiş gibi gerek kendi görüşlerini desteklemek için gerekse de konunun biraz magazinsel olması sebebiyle ilgi çekmek maksatlı olsun atıp tutan buna da haber diyenler çokça oldu maalesef. “Türk Telekom battı”, “Telekom’un içi oyuldu”, “Devlet el koyacak” , “Bankalar Şirketi öldürecek” şeklinde sair görüş ve iddialar dile getirildi. Ancak netice olarak -bence şaşırtıcı bir şekilde- Türk Telekom’da yeniden yapılanma süreci Türk Telekom haricinde hiç bir oyuncunun Türk Telekom’un vizyon ve geleceği hakkında söz sahibi olmalarına, kuruma zarar vermelerine mani olunarak yönetildi ve Türk Telekom’un hissedar belirsizliği çözüldü. Öte yandan Türk Telekom’a bir strateji çizildi ve bu strateji aslında sadece Türk Telekom’a değil tüm sektöre bir rota çizmiş oldu.
Hatırlayanlar olacaktır, yaklaşık 2 sene önce, 6 aralık 2017 tarihinde önceki CEO Paul Doany tarafından Türk Telekom’un önümüzdeki dönemdeki stratejisine bağlı olarak 5 senelik planını ilan eden bir basın toplantısı düzenlenmişti. Musa bey de yine bu siteden basın toplantısını yine videosu ile beraber “Türk Telekom’un Geri Dönüşü” başlığı ile sunmuştu. O toplantıyı hatırlayanlar bilecektir, Türk Telekom’un sıradan bir telekom şirketi olmadığı, haliyle de klasik bir telekom şirketi gibi yönetilemeyeceği, ileride dönüşmeyi başaramayan gelenekselci şirketlerin hayatlarına devam etmeyeceği gerçeği üzerine kurulu bir basın toplantısı olmuştu. Buna bağlı olarak da Türk Telekom’un sadece klasik telekom alanında değil, telekom sektörüne dokunan ve gelecekte (özellikle 5G ve IoT’nin sunacağı ve doğuracağı fırsatlarla beraber) dokunacak dikeylere de yatırımın stratejinin ana ayaklarından olacağı, burada Ümit Önal’ın da tekrarlamış olduğu gibi penetrasyonu AB seviyesinin üzerine çıkartmak ve bununla beraber internetin toplumun her kesimine daha fazla dokunan ve daha önem verilen bir kavram olması üzerine kurulu strateji ilan edilmişti. O toplantı da bunlarla beraber Türk Telekom hakkında iddialara net ve sert bir şekilde yanıt verilmiş, Türk Telekom’un bağımsızlığı vurgulanmıştı. Kısaca sektördeki tüm oyunculara tam bir meydan okumaydı. Bugün, Ümit Önal’ın düzenlediği basın toplantısını da ben stratejinin altyapı ayağındaki meydan okuması olarak görüyorum.
Uzun bir girizgah oldu ancak Ümit Önal’ın basın toplantısının içeriğine gelecek olursak genel olarak Türk Telekom hakkındaki iddialara da cevap niteliği taşıyor. Özellikle Turkcell’in başını çektiği Ortak Altyapı Şirketi projesi ya da daha doğru bir ifadeyle bu yönde benzer çözümler çağrı ve iddialarına cevap verildi hatta meydan okundu. Turkcell’in savunduğu modelin neden uygun olmadığı ve yatırımların durması ihtimaline varan riskleri taşıdığı uzun ve ayrı bir bahis o sebeple girmeyeceğim ama Turkcell’in senelerden beri gelen ısrarına karşı Türk Telekom’un duruşundaki kararlılık bir bakıma teyit edildi. Ve çözüm olarak “Türk Modeli” olarak adlandırılan 2018 mayısında imzalanmış olan kiralama ve paylaşım protokolü gösterildi.
Türk Telekom’un bu 3-4 senelik dönüşüm sürecinde belki de Telekom’un geleceğini de şekillendirecek olan kritik bir karar verildi aslında. Sektördeki oyuncuların genel eğiliminin aksine sabit altyapı yatırımlarına hız verdi, sektördeki eğilim gibi tüm kaynaklarını mobil üzerine yığmadı. Bunun önemi çok büyük çünkü sabit giderek mobile; mobil de giderek sabite yaklaşıyor. Bu da gelecek nesil mobil altyapıların işlevsel ve verimli olmasının şartı güçlü bir sabit altyapı. Türk Telekom’un bu strateji kapsamında yatırımlarına zaten hız vermişti, bu defa artan fiber homepass’ın da getirisiyle altyapı yatırımları daha da müşteri odaklı yönelimde devam edecek ben bunu anladım. Zaten bu aradaki farkı çok rahat görebiliriz. Türk Telekom 2016 öncesinde senede 10-15 bin km fiber döşerken 2017’den beri senede 30 bin km’ye yakın fiber döşüyor. 303 bin km ve 21.7 milyon hane fiber homepass da Türk Telekom’un çapındaki bir telco için gayet iyi rakamlar. Örnek olarak Türk Telekom’dan daha değerli olan, daha fazla gelire sahip ve “gelişmiş bir pazarda” faaliyet gösteren British Telecom örnek verilebilir. British Telecom’un yanlış hatırlamıyorsam 24 milyon hane fiber homepass’ı var. Unutmadan belirtmek lazım İngiltere’de hane sayısı bizim ülkemizden daha yüksek ve hane sahiplik talebi doymuş bir pazar bizim aksimize. Buradan bakarsak, kimilerinde iddia olunduğu gibi “Türk Telekom Yatırım Yapmıyor” iddiasının asılsızlığı ortaya dökülmüş durumda.
Ben önümüzdeki yılda Türk Telekom tarafından beklentim şu. 2017 aralığında açıklanan 5 senelik stratejiye bağlı kalınarak bunun üzerine müşteri deneyiminin daha da güçlendirileceği ve Türk Telekom şöyle, Türk Telekom böyle diyenlerin misliyle cevaplarını alacakları bir yıl olacağı yönünde.