Dünya birincisiyiz!
Bir dönem trafik kazalarında dünya birincisiydik. Bu konu birkaç kişinin bir araya geldiği küçük arkadaş toplantılarındaki sohbetlerde bazen tirajik bazen de komik durumların yaşanmasına sebebp olurdu. Uzun zamandır bu konuyu takip etmiyorum ama çevremden duyduklarıma göre bu konuda kısmi bir düzelme olmuş. Hala dünya birincisi miyiz ben bilmiyorum. Fakat dünya birincisi olduğumuz yeni bir konu var: İnternet virüsleri.
Sosyal medyada yer alan şirketleri bekleyen tehlikeler
Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de bir sosyal medya furyası yaşanıyor. Dolayısı ile ülkemizde de bir sürü sosyal medya uzmanı türedi. Bunlar her şeyi biliyorlar(!) hatta sosyal medyada yoksanız dünyada yoksunuz gibi iddialı söylemlerle hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Sanal dünya şöyle, sanal dünya böyle diyerek hem yanlış bir kavramın yerleşmesine sebep oluyorlar (sanal dünya yanlış bir tanımlama doğrusu siber dünya), hem de insanları gerçek dünyadan uzaklaştırıyorlar. Onlara söyleyebileceğim tek şey “Yapmayın arkadaşlar, sanal dünyanın suyunu çıkarmayın. Unutmayın sanal dünyanın ömrü fişi çekmenize bağlıdır. Fakat gerçek hayatın fişini çekemezsiniz. Çünkü hayat gerçekler üzerinde akar.”
Cepte büyük savaş yaklaşıyor
Cep telefonları hayatımıza girip o kadar hızlı evrim geçirdiler ki artık vazgeçilmezimiz oldular. Başlarda sadece telefondular. Ses iletimini sağlıyorlardı. Bu kuşağa birinci nesil telefonlar dendi. Sonradan işin içine kısa mesajlar ve onun türevleri girince karşımıza ikinci nesil çıktı. Şimdilerde ise üçüncü nesil telefonlar ile internet keyfini ceplerde de sürüyoruz. Üç yıla kadar gelmesi beklenen dördüncü nesilin bu pazarı nerelere götüreceğini ise şimdiden söylemek zor. Tek söyleyebileceğimiz çok olumlu etkileyeceği.
Sosyal tuvaletler
Öncelikle başlık için herkesten özür dilerim. Fakat bu netametli konuyu anlatmadan geçemeyeceğimden ve yazdıklarımı da en iyi özetleyen başlık bu olduğundan yazmam gerekti.
Yazılım sadece kod yazmak mıdır?
Aldığım bir e-postada okurumuz serzenişte bulunuyordu. Yazdığı e-postanın özeti sayılacak cümleleri şunlardı: “…Kurtuluş yazılımda diyorsunuz. Bakıyorum her konuda birileri bir şey yazmış. Tamam. Yazılım işine girelimde ne yazalım?” Gerçi okurumuz bu serzenişinde kısmen haklı. Fakat kısmen de haksız. Çünkü yazılım sektörüne çok dar bir pencereden bakıyor. Onu suçlamıyorum. Çünkü bilgisayarlar hayatımıza girdiğinden beri yazılım konusunda herkeste genel olarak şöyle bir algı oluştu. Yazılım denince öncelikle işletim sistemi ve ofis programları olarak algılıyoruz. Cep telefonlarının hayatımızdaki yeri yakınsamanın verdiği itici güçle mobil bilgisayarlara dönüşmesi mobil yazılımlar kavramını da algımıza yerleştirdi. Yazılım denince genelde bu üç segmenti algılıyoruz.
