Bilimde tasarruf olmaz

13 Ağustos 2011 0 Yazar: Musa Savaş

Türk bilim dünyasının en önemli ve itibarlı ödülleri olan “2008 Yılı TÜBİTAK Bilim ve Teşvik Ödülleri ile TÜBİTAK Özel Ödülü” 23 Aralık 2008 tarihinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün himayelerinde Çankaya Köşkü’nde düzenlenen törenle sahiplerini buldu.

TÜBİTAK’I duymayanımız yoktur. Uzun adı Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu olan TÜBİTAK, 1963 yılında kuruldu. Kuruluş aşamasında en temel görevleri, özellikle doğa bilimlerinde temel ve uygulamalı akademik araştırmaları desteklemek ve genç araştırmacıları teşvik etmek, özendirmek olarak belirlenmişti. Fakat zamanla bilim ve bilimsel araştırma kapsamına giren her konu TÜBİTAK’ın görev alanına dahil oldu.

TÜBİTAK, araştırmacıları teşvik etmek için 43 yıldır ödüller dağıtıyor. Bir bakıma ülkemizin “Nobel”i diyebileceğimiz bu ödüller “Bilim”, “Hizmet”, “Teşvik Ödülleri” ve “TÜBİTAK Özel Ödülü” adı altında veriliyor. TÜBİTAK Ödülleri, bu yıl da geçen yıl olduğu gibi Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün himayesinde Çankaya Köşkü’nde verildi.

Törende Para dergisini temsilen bulundum. En çok ilgimi çeken detaylardan biri TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Nüket Yetiş’in şu cümleleri oldu: “Hiç şüphe yok ki, ülkemizin son dönemlerde gerçekleştirmiş olduğu bilim ve teknoloji atılımında en büyük desteği verenlerin başında Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül gelmektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın dışişleri bakanlığı döneminde uluslararası bilim, teknoloji ve yenilik stratejisini hazırlamaya başladık. Ayrıca bilim ve teknoloji konuları da Türk dışişleri politikasının bir parçası haline geldi.

Yine onun döneminde bilim ve araştırma faslı, müzakereye açılan ve kapatılan ilk fasıl oldu. Burada altını çizmek istediğim önemli bir nokta da 7. Çerçeve programını Türk bilim insanlarının dünyaya açılması konusunda bir fırsat olarak gören Cumhurbaşkanımızın bu konuda verdiği destek ve ortaya koymuş olduğu vizyondur.

Özellikle son dönemde de kendilerinin liderliğinde gerçekleştirilen yurtdışı ziyaretlerde ilk defa bilim ve teknoloji konuları da, görüşülen konular arasında yer almaya başlamıştır. Bu örnekler ışığında ifade edebilirim ki, Sayın Cumhurbaşkanımız, Atatürk’ten sonra bilim ve teknolojiye en çok önem veren Cumhurbaşkanımızdır…” Bu cümleleri yorumlamama gerek var mı? Her şey gayet açık. Şunu da eklemek istiyorum. 2012’de ulaşılması planlanan 40 bin bilim insanı sayısına Yetiş’in konuşmasında bahsettiği destekler sayesinde 2008’de ulaştık.

Diğer taraftan Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmada ilgimi çeken detay ise “Ben tekrar bu çalışmaların Türkiye’de hızlanarak devam etmesi gerektiğinin altını çiziyorum. Sayın Bakan’ın da söylediği gibi, çeşitli konularda tasarruf edebiliriz ama tasarruf etmeyeceğimiz birkaç en önemli konudan biri de budur. Çünkü burada bir kesinti olursa, ondan sonra tekrar başlamak zor olur. Hiç kesintisiz bir şekilde, artan bir destekle, içerideki siz değerli bilim insanlarının her türlü imkanları temin edilmeli, desteklenmeli. Bunun katkılarını, getirilerini kat kat tabii hep beraber ülke olarak ileride kazanacağız. Bundan hiçbirimizin şüphesi yoktur…” Cumhurbaşkanımızın “Bilimde tasarruf olmaz” şeklinde özetleyebileceğimiz konuşmasında atıfta bulunduğu bakanımız ise Devlet Bakanlarımızdan Prof. Dr. Mehmet Aydın…

Bu cümlelerin devletimizin en yüksek organı olan Cumhurbaşkanlığı makamında dile getirilmesini bir bilişimci olarak çok önemsiyorum. Nitekim Cumhurbaşkanımız, Türkiye Bilişim Derneği’nin kasım ayındaki Bilişim’08 etkinliğinde de yaptığı konuşmada “Bilişimi himayeme alıyorum” demişti.

Cumhurbaşkanlığı makamının bilim ve bilişimi teşvik eden bu açılımlarının meyvelerini önümüzdeki yıllarda fazlasıyla toplayacağımıza eminim.

(Bu yazının bir kısmı 28 Aralık 2008 tarihli Para dergisinde yayınlanmıştır.)